0 256 313 54 55 cocukdrmehmet@yahoo.com
0 532 607 24 17

İŞTAHSIZ ÇOCUĞA YAKLAŞIM VE BESLENME ÖNERİLERİ

 

Uzm. Dr. Mehmet Gündüz

Ankara Çocuk Hastalıkları Hematoloji Onkoloji Eğitim Araştırma Hastanesi,

Çocuk Beslenme ve Metabolizma Bölümü, Ankara                                           

Doğumdan sonra bebek için en önemli besin kaynağı anne sütüdür. Bebeklerin ilk altı ay sadece anne sütü ile beslenmesi önerilmektedir. Ancak, anne sütünün bebeğin protein, enerji ve demir başta olmak üzere mikrobesin ihtiyacını karşılayamadığı altıncı aydan sonra ek besinlere başlanması gereklidir. Ek besinlere geçiş dönemi bebeklerde yeme reddi ve iştahsızlığın en sık ortaya çıktığı dönemdir. Beslenme dönemleri, bebeklerin ve küçük çocukların günlük aktivitelerinin önemli bir bölümünü oluşturduğundan ve anne-bebek ilişkisinin önemli bir bölümü bu yeme sürelerinde gerçekleştiğinden bu öğünlerin sorunsuz atlatılması çocuğun genel sağlığı için de çok önemlidir. İştahsızlık çocukluk çağında en sık doktora başvurma nedenleri arasındadır. Bu sorun hem aileler hem de sağlık çalışanları için bazen baş edilmesi zor sonuçlar doğurabilmektedir.

 

 

İştahsızlık ve iştahsızlık nedenleri

İştahsızlık bireyin normal açlık sinyallerini alamaması ve hiçbir besine karşı yeme isteği duymaması olarak tanımlanabilir. Başka bir deyişle yeterli büyüme ve gelişme için alınması gereken besinlerin çeşitli nedenlerle ret edilmesidir. Doğadaki tüm canlılar için hayatta kalabilmenin temel koşulu beslenmedir. Yeme dürtüsü tehlikeye girdiğinde fiziksel özelliklerin etkilenmesinin yanı sıra, bilişsel ve psikolojik durum da bozulur.

Yapılan çalışmalarda, süt çocukluğu ve oyun çocukluğu dönemindeki çocukların %25-40’ının iştahsızlık yakınmasıyla doktora götürüldüğü belirlenmiştir. Kronik iştahsızlık bir süre sonra büyümeyi etkilemekte ve bu çocuklar iştahsızlık yakınmasından çok büyüyememe nedeniyle doktora başvurmaktadırlar . Aslında bu çocukların geçmiş beslenme öyküleri alındığında, genellikle ek gıdalara başlanma döneminden itibaren yeme seçme, yemeyi reddetme şeklinde iştahsızlık problemleri ortaya çıktığı ve anne sütü alırken büyümesi kontrol grubu ile benzer olan çocukların ek gıdaya geçiş döneminden itibaren büyümelerinin gerilediği görülmektedir. Yemeyi reddetme problemleri ek besinlerin başlandığı 9-18 aylar arasında daha sık ortaya çıkmaktadır.

İştah bir haz alma duyusudur. Bazı bireyler saatlerce hatta günlerce yemek için herhangi bir istek duymayabilirler. İştahsızlık doğumdan itibaren belirti vermeye başlayan bir duygudur. Uzun süre uyuyan, geç acıkan ve besin için ağlamayan genellikle açlık sinyali düşük bebeklerin büyüme ve gelişmeleri normalse ve çocuk ihtiyacı kadar yiyor ve sık acıkmıyorsa, bazen öğün atlasa bile sorun yoktur. Çocuk burada ayrı bir birey olarak kabul edilmeli iştahına saygı gösterilmelidir Gereksiz çatışmalar, çocuğun yemesi için zorlanması, çocuğun besini tamamen ret etmesine ve verilen gıdayı öğürme ve kusmayla dışarı çıkartmasına neden olabilir. Bu dönemde, çocuğun bağımsız bir birey olarak kabul edilme isteği de yeme davranışını etkilemektedir. Elinde bir kapla çocuğun peşinde dolaşılması ve acıkmadan verilen küçük lokmalara karşı, iştahsızlık bir tepki olarak ortaya çıkacaktır. Yine çocuk seviyor diye sık sık aynı besinlerin pişirilmesi besinlere karşı isteksizlik ve iştahsızlığı artıracaktır. Besinlerin hazırlanmasında ailenin imkânları ve yöresel beslenme biçimi de göz önüne alınarak yiyecekler değişik biçimlerde sunulmalı ve çocuğa verilecek besinin kendi yararına olduğu bilinci anlatılmalı ve o bilinç verilmelidir. Çocuğa bakan kişiler ve yakınlarının (anneanne, babaanne, özel bakıcılar gibi) tutum ve davranışı da çocuğun iştahını etkileyen etmenlerdendir. Burada ortaya çıkan sorumluluk duygusu çocuğu daha çok doyurma isteği ve ısrar, yanlış tutum ve davranış olarak ortaya çıkar. Besini ret ve kusma davranışı olarak çocuk buna cevap verebilir. Annenin aşırı besleme davranışı ve titizliği beslenmeyi bir çatışma haline getirme çocuklarda bilinçaltına yerleşmiş endişe, yeni bir kardeş, kıskançlık, anne yoksunluğu, anne ile ten temasının kurulamaması gibi nedenlerle birçok duyusal sorun iştahın kesilmesi üzerine olumsuz etki göstermektedir.

Süt çocukluğu döneminden farklı olarak bir yaş ile ergenlik dönemi arasında büyüme yavaşlamaktadır. Okul öncesi dönemde büyümenin yavaşlamasıyla beraber iştah daha önceki döneme kıyasla azalır, besin alımı düzensizleşir ve çocuğun bir öğünde yiyebileceği miktarı önceden kestirmek güçleşir. Anne baba ya da bakıcı çocuğun bu dönemsel iştah azalması nedeniyle endişelenir ve çocuğun yemesi konusunda baskıcı bir davranış sergilerler. Çok fazla tatlı şekerli gıdalar, şekerlemeler, süt ve meyve suyu verilmesi iştah azalmasına neden olur. Sonuçta çocukta büyüme geriliği gelişir. İştahsızlığa yol açan nedenler % 16-30 organik, % 50 organik olmayan, % 20-25’de karışıktır . Tablo II’de iştahsızlığa yol açabilen akut veya kronik hastalıkların listesi sıralanmıştır (Tablo II).

 

Tablo II. Çocuklarda iştahsızlık nedenleri

1.      Gastrointestinal problemler

a.      Gastro özofagial reflü

b.      Barsak hastalıkları

c.      Gastrit, ülser

d.      Karın ağrısı, kabızlık

e.      Gecikmiş gastrik boşalma

f.       Yiyecek alerjileri

g.      Orofaringeal ve gastrointestinal anomaliler

2.      Nörolojik problemler

a.      Serebral palsi

b.      Epilepsi

3.      Annenin ya da bakıcının baskıcı tutumu

4.      Psikolojik problemler

5.      Kısıtlı diyet yapması gereken hastalar

a.      Galatozemi, fenilketonüri vb.

6.      Vitamin ve mineral eksiklikleri

a.      Anemi

b.      Çinko eksikliği

 

 

 

Yemek seçiciler (Picky Eaters / kuş gibi beslenenler, finicky / mız mız-yemek seçici,  fussy / zor beğenen): En az bir ay belli besin ya da besin gruplarını tüketmeyi reddeden çocuklar için kullanılan bir terimdir . Genel olarak % 25-35 arasında görülür. Bu çocuklar az ve yavaş yerler, sebze yemek istemezler, değişmez istekleri vardır ve sadece birkaç yiyeceği tüketirler. 1-3 yaş arası kilo alımının yavaşladığı dönemde ve erkek çocuklarda daha sık görülür. Bu dönem aynı zamanda çocuğun bağımsız bir birey olarak kendini kabul ettirme dönemidir. Belirli yiyeceklere karşı aşırı düşkünlükleri vardır. Ebeveyn tarafından ‘sadece salata’, ya da ‘sadece patates kızartması’ yiyor şeklinde ifade edilir. Genellikle abur cubur diye tarif edilen gıda ürünlerini tüketmeye tercih eden, yemek yemeyen ve aile sofrasına oturmayan çocuklardır. Ek gıdalara zamanında geçilmeyen ve pürtüklü gıdalara alıştırılmayan çorba, süt, meyveli yoğurt, meyve suyu gibi besinlerle beslenen ve tatlı şekerli besinleri daha çok tüketen çocuklar bu yeme tarzında olmaya eğilimlidirler.

 

Çiğneme ve yutma sorunu olanlar: Çiğneme ve yutma sorunu olan çocuklar genellikle zekâ özürlü ve gelişim geriliği olan çocuklardır. Altta yatan hastalığa bağlı olarak birçok defa besini ağızda tutup tekrar tekrar dışarı çıkarıp yutmaya çalışılırlar. Geviş getirir şekilde besini uzun süre ağızlarında tutarlar. Yutma kaslarının güçsüzlüğü nedeniyle yetersiz gıda ve kalori alımına bağlı olarak Malnütrisyon sık görülür.

 

 

İştahsız çocuğun tedavisi: 

Çocukta büyüme gelişme geriliği varsa mutlaka altta yatan organik bir sebebin olup olmadığı araştırılmalıdır. Ailenin sosyoekonomik durumu, psikososyal ve kültürel özellikleri öğrenilmelidir. Birçok çocuğun büyüme ve gelişmesi normal olmasına rağmen, ailenin istekleri çocuk tarafından ret edildiği için hekime getirilmektedir.

İştahsız çocuğa yaklaşımda ilk yapılacak uygulama çocuğun beslenme listesinin çıkartılmasıdır. Çocuklar arasında günlük alınan enerji miktarları açısından %10-30 fark olduğu saptandığından , çocukların en az üç günlük, ideal olarak ise yedi günlük beslenme listeleri istenmelidir . Bu listede çocuğun yedikleri, miktar ve saat olarak anne ya da bakıcı tarafından ayrıntılı bir şekilde yazılmalıdır. Bu liste hekim veya diyetisyen tarafından değerlendirilerek çocuğun yeme davranışı ve yeme özellikleri, günlük aldığı enerji ve protein miktarı, ayrıca beslenmenin diğer mikronutrientler açısından yeterliliği değerlendirilir.

 

İlk altı ay bebekler:

Bebeklerin ilk altı ay sadece anne sütüyle beslenmeleri önerilmektedir. Emzirme sakin bir odada yapılmalıdır. Anne bebek arasındaki iletişimin arttırılması için annenin özgüveni desteklenmeli, alta yatan bir hastalık olduğu düşünülüyorsa mutlaka araştırılmalıdır. Bebek, 2-3 günde bir yakından takip edilmelidir. Biberon kullanılmak zorundaysa biberon akış hızına, verilen mamanın sıcaklığına dikkat edilmeli kontrolün tamamen bebekte olduğu hissettirilmelidir.

 

Daha büyük çocuklar:

Oyun çocuğu istediğini ve tercihlerini dile getirebilmesi, hareketlenmesinin artması ve son olarak da kendini besleme özelliğini kazanması nedenleriyle süt çocukluğu döneminden farklı özellikler gösterir. Bu dönem çocuklarının en belirgin ortak özellikleri birkaç çeşit besin dışındakilerini reddetme eğiliminde olmaları, pek çoğunun yemek yemek yerine süt içmeyi istemeleri, sebze-meyve yemeyi reddetmeleri, şekerli besinleri istemeleri ve bir gün istediğini ertesi gün yememesi şeklinde düzensiz besin tercihleridir . Bu dönemdeki çocuklarda günlük alımlar arasında büyük farklılıklar olabileceği için, nutrisyonel eksiklikleri ve tek taraflı beslenmeyi önlemek için ailelerden beslenme listesi istenmelidir. Ayrıca, ailelere sağlıklı beslenme önerilerinde bulunmak da besinsel eksikliklerin önlenmesi için gereklidir. Bu amaçla, çocuğun besin örüntüsünün kaliteli olmasının yanı sıra, beslenme öğünlerinin saatlerinin belirlenmesi ve yemek saatlerinde uygun beslenme koşullarının oluşturulması için de aileye yardım edilmelidir.          

Bu dönemde pek çok ailesel ve çevresel faktör çocuğun beslenmesini etkiler. Bunlar arasında porsiyonun büyüklüğü, annenin baskıcı tutumu ve besin tercihleri önemlidir . Çocukların yiyecekleri anneleri ile birlikte hazırlamasına, salata yapmasına, sandviçin içine konulacakları seçmesine, ekmekleri bölmesi veya dilimlemesine izin verilmelidir. Bunlar çocuğun hem yiyeceği sahiplenmesini, hem daha iyi tüketmesini, hem de sağlıklı yiyecekler hakkında daha iyi bilgi edinmesini sağlar.

Sofraya birlikte oturulup birlikte kalkılmalıdır. Beslenmeyi etkileyecek olumsuz davranış içinde olunmamalıdır. Yemek yemek bir ödül ve cezalandırma yöntemi olmamalıdır. Öğün aralarında atıştırma önlenmelidir. Anne babaların ve evde birlikte yaşanılan ve çocuğun beslenmesinde etkisi olan aile bireylerinin endişesi giderilmelidir. Yemesi için aceleci davranılmamalı, acıkmasına fırsat verilmelidir. Tamamlayıcı beslenme döneminde beslenmesine ve iştahına saygı gösterilmelidir. Ana öğünlerin arasında meyve suları ve süt gibi gıdaların verilmesi öğün atlamasına neden olacağından verilecek miktara dikkat edilmelidir. Bakıcı veya anne çocukla didişmemeli ve bu bir yemek savaşına dönmemelidir. Besinler birbirine karıştırılmamalı, aspirasyonu engelleyecek biçimde küçük parçalar halinde verilmelidir. Çocuğun ilgisini çekecek biçimde yemek tabağı süslenmeli ve yemek yemek çocuk için bir korkuya dönüşmemelidir. Yemek masası ailenin birleşme ve huzur ortamı olmalı mutlaka mama sandalyesi ile masada oturtulmalı etrafı kirletmesine izin verilmelidir. Düzenli aktivitelerin de iştahı artırdığı unutulmamalı ve mümkünse 2 yaşından önce televizyon izlenmesine ve bilgisayar oynanmasına izin verilmemelidir. Reklamlar ve fazla televizyon izlemek de iştahı artıran ve enerji içeriği fazla yiyeceklerin tüketilmesine neden olan bir faktör olduğunda, televizyon izlenme süresi kısaltılmalıdır .

Yeme konusunda aşırı müdahaleci, baskıcı ya da tam tersi bir şekilde önüne yemek konarak başka bir işle uğraşma gibi ihmalci bir davranış içinde olunmamalıdır. Sıvı besinler yemeğin sonunda verilmelidir. 8-12 aylar arasında çatal kullandırılması özendirilmelidir. Bir çocuğun bir besini sevip sevmediğini anlamak için 8-10 kere tattırmak gereklidir . Eğitimli anneler daha sabırlıdır ve sağlıklı besinleri daha fazla kere çocuklarına tattırmaktadırlar . Annenin eğitimi ve beslenme konusundaki pozitif tutumu çocuğun beslenmesini, boy ve ağırlığının normal sınırlarda olmasını ve son olarak da zekâ düzeyini pozitif yönde etkilemektedir . Ancak çalışan annelerle yapılan çalışmalar, annelerin daha az yemek pişirmeyi bildiğini ve çocuklarına daha az sayıda yemek çeşidi sunduklarını da göstermektedir . Bu nedenlerle, çocuğun beslenmesi değerlendirilirken ve önerilerde bulunulurken annenin eğitimi, gelir düzeyi, çalışma durumu da göz önünde bulundurulmalıdır . Eğer mümkünse çocuk akşamları baba tarafından beslenmelidir. Çocuk yedikleri nedeniyle eleştirilmemelidir. Tehdit, zorlama ve baskıcı tutum çocuğun yemesini olumsuz etkileyeceğinden böyle bir tutum içine girilmemeli ve düzenli uyku ve oyun saatleri olmalıdır. Yine çalışan anne faktörü sebebiyle çocukların artık çok küçük yaştan itibaren kreş ve yuvalardan kalması nedeniyle buralarda kalan çocukların beslenme listesi alınmalı neler yediği kontrol edilmelidir.

Gereksiz vitamin ve mineral desteği yapılmamalıdır. Ailenin sosyoekonomik yapısı göz önüne alınarak vitamin ve mineral desteği verilebilir. İştah açıcıların kistik fibrosis ve kanser kaşeksisi gibi durumlarda faydalı olabilir. Yeme sorunu olan çocuklar için iştah açıcı kullanmak gereksizdir.

Sonuç olarak, çocukluk döneminde şiddetli iştahsızlık daha sonraki yaşam dönemlerini de hem beslenme tarzı olarak hem de davranış biçimleri olarak etkilemektedir . Bu nedenle, iştahsızlığa neden olacak etkenler erken dönemde belirlenmeili, çocuğun büyümesi ve gelişmesi yakından izlenmeli, çocuk her gün tartılarak tartı hesabı yapılmamalı, organik olmayan nedenler dışlanmalı ve gerekirse doktor, diyetisyen, psikiyatrist, psikolog, sosyal hizmet uzmanı aile ile birlikte çok yönlü bir yaklaşım içinde sorunu çözümünde birlikte hareket etmelidir.

 

Not:Bu makale  sevgili arkadaşım.kardeşim Dr Mehmet Gündüz tarafından yazılmıştır